"Alma beni el adamı" çünkü yanıma yakışmıyorsun. Çünkü seni sevmiyorum. Bak, seni üzerim. Beni tanımak istemezsin. Ya sen kimsin?! Ben sadece kendimi sevmek istiyorum. Aşk mı, o da ne? Ben aşka aşığım. Sevgi nedir bilmem ben. Ve bilimum cümlelerle karşı cinsi püskürtmeyi başardım. Hoş, bu süreçte kalp kırdığım kadar kırıldığım da oldu. Taş kalpli gibi gözüksem de asla taş kalpli olmadım ki ben. Sadece kırılmamak ve yorulmamak adına dışarıya karşı kendimi güçlü göstermek için uydurduğum bir kılıftı bu. Bir nevi savunma mekanizması.
Ta ki sevgilimle tanışıncaya dek. İnsan büyük konuşmamalıymış. Gerçekten birisini üzmekten, kırmaktan, kaybetmekten korkmak neymiş; bunu öğrendim. Sevgi ısmarlamayla olmazmış, bunu gördüm. Ben, sadece aşka aşık bir kadın, aşkın verdiği heyecanı seven biri değilmişim. Sadece doğru kişiyi arıyormuşum. Gerçekten "dalgalandım da duruldum" misali.
Bilmiyorum, belki son derece bencilce ama hep gözlerinin içine bakmak, ellerini tutmak, sarılmak, bir ömrü paylaşmak istiyorum onunla. Son zamanlarda sadece içimden geldiği gibi yaşıyorum hayatımı ve hiç olmadığı kadar mutluyum. Gözlerini gözlerime hapsetmiş gibiyim. Gözlerim kapalıyken bile sanki onunlayım. Uykumda bile seviyorum. Kalbim tek kişi için çarpıyor. Belki ilk defa... Hani her şeyin bir ilki vardır derler ya. İlk defa ne kendimi ne de karşındakini kandırmadan "gerçekten" sevdiğimi hissediyorum. Hem de iliklerime kadar. Şimdiye kadar hiç içimden gelerek "seni seviyorum" dememiş olan ben, sevgimi dile getiremeyince bir eksiklik hissediyorum. Üstelik ne kadar çabalarsam çabalayayım sanki sevgimi yeterince ifade edemiyormuşum gibi bir hissiyata kapılıyorum.
"Aşk, incelik ister canım, hoyrat olma; beni böyle sev, değiştirme; boşver, anlama..."
Sevgilim, seni çok seviyorum!
0 yorum:
Yorum Gönder