Selim Gerçeker / Mynet Haber
Müzik (ruhun gıdası) ve dans etmek insanı motive eden bir çeşit tedavi yöntemi. Hatta bilimsel olarak kanıtlanan çalışmalara göre müzik terapisinde en çok kullanılan müzikMozart'ın besteleri. Bunun nedeni ince ve kalın titreşimlerin bir arada en fazla Mozart bestelerinde buluması.
Ancak ortada bazı vakalar var ki; müzik ve dans ile insanlar kafayı sıyırıyor. Hangi vakalar mı? Orta Çağ'da bilinen
bir tür dans vebasıAvrupa'yı etkisi altına alıyor. Evet Rönesans'tan önce çilekeş Avrupa'nın başına bir de böyle bir bela sarılıyor. Dans vebaları o kadar ünleniyor ve fenomen haline geliyor ki yaşanan hadiseler, hikayelere bile konu oluyor. Bunlardan en bilindiği şüphesiz çoğumuzun bildiği genelde ilkokulda anlatılan 'Fareli Köyün Kavalcısı' hikayesi.1237'de Almanya'nın Erfurt şehrinden komşu kasaba Arnstadt'a karnavalları andıran bir geçit töreni edesıyla yürüyen bir grup çocuğun önce bir tür oyun oynadıklarıdüşünülüyor ancak bilinçleri kapalı şekilde zıplayıp dans ederek kimseye tepki vermeyen çocuklar bir süre sonra kalabalık tarafından korkunç şekilde karşılanıyor. Çocukların hipnoz olup yürüyüşleri ilerleyen yıllarda malum masala konu oluyor...
Olayların aslında bir çoğu Almanya'da başlıyor ve devam ediyor. İlk olarak 7. yüzyılda bazı grupların garip biçimde dans etmesiyle başlayan salgının en elle tutulur örneği 1020 yılında Bernburg'da görülüyor. Açıkça belgelenen hadisede şehir meydanında yapılan Noel duasında bir çift garip şekilde dans etmeye başlıyor ve dans vebası kendisini ciddi anlamda sahneye çıkarmış oluyor.
Almanya'dan biraz daha örnek verelim...
Aziz Vitus dans salgını olarak bilinen bu vakada Maas Nehri yakınlarında ortada hiçbir neden yokken 200 kişilik bir grubun dans etmeye başladığı belgeleniyor. Ancak şu bir soru işareti;herhangi bir etkinlik yoksa 200 insan nasıl toplandı? Her ne kadar belgelenmiş de olsa olay hakkında soru işaretleri var. Daha sonra deliren hastalar Aziz Vitus Manastırı'nda tedavi edilmeye çalışılıyor.
Belgelenenler arasında sınırları aşan en büyük salgın da yine
Almanya'da Achen'de yaşanan salgın. 25 Haziran 1374'de başlayan salgına kısa sürede birçok insan dahil oluyor ve rahipler bile sokağa çıkarak anlamsız danslar etmeye başlıyor. Kısa sürede Köln, yakınlardaki Flaman şehri Utrecht, Fransız şehri Metz ve Strasbourg, ve sonunda Luxemburg'a kadar yayılan dans salgını can almaya başlıyor. Kendilerini durduramayan insanlar yorgunluktan ya bayılıyor ya da hayatını kaybediyor. Salgın başladıktan sonra takip eden iki yılda hastalık artçı şoklarla etkisini gösteriyor. 1381'e kadar salgın Avrupa'nın birçok yerinde can alıyor.Kutsal Roma topraklarında yeniden hortlayan dans
1518'de Kutsal Roma topraklarına bağlı Strasbourg'da 34 dansçıyla başlayan salgına bir anda 400 kişi katılır ve ortalık kaynamaya başlar. Yüzyılın geçmesinden sonra insanların gizemini çözemediği dans salgını yeniden Avrupa'yı bulur. Aralıksız devam eden bu salgın geçen bir ayın sonunda büyü veya dini ritüellerle tedavi edilmek istense de başarı sağlanamıyor. Hatta bazı insanlar dans ederek manastıra sığınır ama yardım yakarışları fayda etmez.
Daha sonra 1536'da bir grup çocuk Basel'de dans etmeye başlamış ancak salgın yayılmamıştı. Ardından 1551'de bir adam, Saksonya'nın Anhalt şehrinde ölene kadar dans ediyor ve kimse adamı durduramıyor.
Yaşanan son hadise ise 17. yüzyılın başında yaşanıyor. Bir grup insanın Aziz Vitus şapelini ziyaret ederek salgına yakalandığı ve bu salgının sadece bir gece sürdü tespit edildi. Daha sonraları dans salgınıyla ilgili belgelenmiş hiçbir olaya rastlanmadı.
Peki bu salgının sebebi ne?
Yazıdan anlayacağınız gibi salgının henüz bir çaresi bulunamıyor. Büyücüler, doktorlar, rahipler hiçkimse ne bu durumun sebebini açıklayabiliyor ne de başka bir tedavi yöntemi bulabiliyor.
Elbette arayışlar ve tahminler var.
Ortaya atılan ilk iddia bir çeşit karnaval veya etkinlikten doğabilecek bir karmaşaydı. Ancak ne bilimsel bir açıklama ne de somut bir kanıt ortaya atılabildi.
Daha sonra tarihçiler çeşitli bulgularla araştırmaya devam ederek yeni arayışlar peşine düştü. Salgınlarda bazen ortalıkta çıplak gezinenler, uzuvlarını kontrol edemeyerek garip hareketlerle sokakları dolduran kitleler, hatta kamu alanlarında cinsel ilişkiye girenler bile kaydedildiği belirtiliyor. Ortaçağ Avrupası'nda böyle bir durumun büyük bir suç teşkil etttiği de biliniyor.
Bazılarına göre bu olay bir çeşit arpa tahılından doğacak gıda zehirlenmesi. Almanya'da sıkça tüketilen arpanın insanın içinde bir tür mantar oluşturduğunu ve bu mantarın bu salgına yol açtığı düşünüldü.
Son olarak bu salgın günümüz tarihçileri tarafından Toplu Histeri olarak açıklandı. Bu teoriye göre zor zamanlar yaşanan bir topluluk dönemin şartları yüzünden tabiri caizse kafayı sıyırıyor ve bir anda ortaya çıkan bir kıvılcımla kırılma noktası yaşıyor. Ve olay kartopu etkisiyle çığ gibi büyüyor. Ancak bu durumu destekleyecek bir kanıt da hala bulunabilmiş değil.
Bir tahmin de bizden: Müzikal Kulak Sendromu (MES)
Son yıllarda ortaya çıkan bu sendrom; işitme kaybı ve daha sonra işitsel halüsinasyonlar yaşanmasını sağlıyor. Sık görülen ancak nadir konan bir tanı. Bu sendroma görsel halüsinasyonlara neden olan Charles Bonnet sendromunun işitsel versiyonu denilebilir. Önce duyma yetisi kaybediliyor, ardından hiç çalmayan müzikleri kulağınızın içinde hissedebiliyorsunuz. Tarihte Müzikal Kulak Sendromu yaşayan en ünlü isimlerden biri Rus besteci Dmitri Şostakoviç. Besteci kafasından şarapnel parçaları çıkarıldıktan sonra duyusunu kaybediyor ve Müzik Kulak Sendromu yaşıyor. Aynen sağır bir insan gibi hiçbir şey duyulmayan bu rahatsızlıkta kısa sürede kontrol edilemeyen müzik sesleriyle akıl sağlığının yitirilmesi ve istemsizce dans etmek mümkün. Salgın konusuysa hala gizemini koruyor. Sendromla ilgili Miraç Ayşen Çakmak, Şevki Şahin, Nilgün Çınar, Sibel Karşıdağ tarafından hazırlanan 2016'ya ait bir tanı raporu da bulunuyor.
0 yorum:
Yorum Gönder